Özsaygı
İnsanların hayatları ile ilgili zorlukları kendi beklentilerinden çıkar. Beklentiler gerçekler üzerinden değil de gerçek dışı şeyler üzerinden oluşuyorsa o zaman çok ciddi durumlarla karşı karşıyayaız demektir.
Neyi istediğimizle, neyi elde etmek istediğimizi karıştırırız. Hatalı arzular. Tüm geleceğimizi dilekler, ümitler ve rüyalardan oluşturulmuş olan bir hayat beklentili bir paradigma, tüm yaşam alanlarını da bunun üzerinden temellendirir. Böyle olunca da sanki düş kırılması için yapılan bir plan sürekli düş kırıklığı yaşatırsa; bu noktada özsaygı da azalır.
Neden düşük özgüvene sahibiz?
Yeterli özgüveni olan anne babaların çocukları da yeterli özgüvene sahip olurlar. Ancak suçu aileye atıp, kurban rolü oynamak da irrasyoneldir. İnsan değişen, gelişen bir varlık ise nasıl direnç göstereceğini bilmesi gerekir.
Hangi bilgiler daha ziyade özsaygıyı azaltmaya yönelik bilgilerdir?
1: Sevginin durumsallığı: İnsanlar doğdukları andan itibaren koşullu bir sevgi kavramına itilirler. Sevgi duruma bağlı olarak ortaya çıkan bir şeymiş gibi görünür. Değiş tokuş yapılacak bir mal gibi algılarız sevgiyi. Yüksek not alıp öğretmenin gözüne girme. Babadan uzak durup sevilme, ailenin istedikleri doğrultusunda gitme. Bunun sonucunda kaygı duyuluyor ve kaygı duyula duyula birey kaygılı hissetmeyi öğrenir ve kendi çocuklarına da güvene karşı bir teçvikde bulunamaz. Sürekli eksiklik ve yetersilik duygularını barındırır. Bunu sonucunda gelecek hakkında sürekli endişe duyma ve olasılıklar içinde en kötü olanı düşünme olacaktır. Sürekli endişe içinde olan kişiler gelecekten korkarlar. Yaşam planları ve hayalleri de her şeyin kötü gideceği üzerine kurgulanır. Bunun sonucunda dünyanın kederli ve acı bir dünya olduğuna kanaat getirilir. Depresyondaki insanın ruh hali anksiyeteli insanda ömür boyu gözüküyor. Sürekli kaygılı böyle bir durum bir alışkanlık olarak bir çocuğa geçiyor ve bunun sonucunda çocuk yetersiz hissetmeyi öğreniyor. Bu da öğrenilmiş bir davranış oluyor.
Kişinin yetersizlik hisetmesi kendinden üstün olunan konualrda kişinin bir yetersizlik hissetmesidir. Biririn farklı bir iyi özelliği onun sadece farklı bir özelliğidir. Benden daha üstün olduğu anlamına gelmemektedir. Bu noktada kişi kendini eksik hisseder ve neden diğerleri kadar iyi olmadığını sorgular. Güçlü yönlerimizin yanında kusurlu yönlerimiz önplanda tutulursa güvensiz oluruz. Yoksa eksikliklerimiz olabilir ve bunu da kabullenip, güçlü yönlerimizi ön plana çıkarmalıyız. Güçlü yönler gözardı edilip hep kusurlu yönlerimiz ön plana çıkarılırsa kendimizle iligili hep bir kusur olduğu kısırdöngüsüne gireriz.
Bir eğitim sistemi sürecini sürekli hataları bulmaya ve kaybedeni ıspatlamak üzere kurulmuşsa tabiki burada bir özsaygının gelişiminden bahsedemeyiz.
İlişki sürecindeki kurallar ve prensipler incitilmemek için bu insanlardan nasıl kaçacağım öğretilir. Sırrını kimseye söyleme, açık iletişim kurma denilir.
Başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğü önemli ve onlara iyi görünmek için gerekeni yapmalıyız. Bu düşünceler irrasyonel düşüncelerdir. Bu tür sevgi koşulları ve yargılar özsaygıyı daha da düşürür. İtaat etmek, otoriteye karşı soru soramamak, dikkat çekmemek, kendini ortaya koymamaktır.
Gerçek dışı fikirleri kabul etmek özsaygıyı azaltan bir şeydir. Tüm buraya kadar olan her şey; başkalarının bizden daha akıllı ve iyi olduğu düşüncesidir.
2: Gerçekdışı Beklentilern Gerçekleştirilmesi: durumu kötüleştirir ve durum kötüleştikçe gerçekdışı şeylerin olması çok daha kolay olur.
Bu inançlara neden karşı konulmaz?
Karşı koymak için farkına varmak gerekir. Hep inandıkları ve güvendikleri kişilerin düşüncelerinin gerçek gibi algılanmasından dolayı doğrudur, denir. Özsaygı doğal olarak vardır ve dış faktörlerle azalmış olduğuna göre hep düzeltilmeye çalışılmalıdır.
Gerçekdışı inançlar nasıl yıllarca hayatımızı etkiler?
Bireyde özgüven azalmasına neden olan inançlar:
1: Kendi hayatımız üstünde kendimizi kontrolsüz görme
2: Kendi hayatımızla ilgili başarısız ve başkalarıyla baş edemez hissetmek
3: Gerçekten kötü ve günahkar olduğuna inanmak ve yanlış olan temel bazı şeylerin varolduğunu ve canlşandırılmayı beklediğine inanmak.
İnançlar inanç olarak zihnimizde yerleştirildiğinde artık onları sorgulamayız; bu da bu inançların gücünü arttırır.
Günlük yaşam unsurlarımızı gerçekleştiren koşulları gördükçe bunlara subjektif değil, objektif bakarak bunlardan kurtulmaya çalışmalıyız. Genelde kurtulmak yerine onları destekleyici düşünceler üstünde yoğunlaşıyoruz.
İnsanlar gerçekte doğru olmayan bir çok şeye inandıkları için özsaygı düşüktir. Bize zara veren inançları elediğimiz zaman doğal olarak varolan özsaygı ortaya çıkacaktır.
Taklit etmemek fakat keşfetmek gerçek eğitimdir.
Merkezimizde alanında uzman psikolog, klinik psikolog, psikoterapist, aile danışmanı, çift ve aile terapisti ve cinsel terapistler görev almaktadır. Kadromuzda bulunan uzman psikologlar, Ataşehir ve Nişantaşı merkezlerimizde çalışma programlarına göre saat 08:00 – 21:00 arasında hizmet vermektedir. Ofisimiz randevu sistemi ile çalıştığından dolayı mutlaka telefonla arayıp randevu almanızı öneririz.
Ataşehir Ofisimiz
ADRES: Brandium Rezidans A Kapısı R2 Blok D:102 K:10 Küçükbakkalköy – Ataşehir – İstanbul
TELEFON: 0 532 716 60 33 / 0216 504 46 09 / 0542 504 22 42
E-POSTA: bilgi@eslikpsikoloji.com
Nişantaşı Ofisimiz
ADRES: Valikonağı cad. Şakayık sok. no:42 Ihlamur palas apt. Teşvikiye – Nişantaşı – İstanbul
TELEFON: 0 532 716 60 33 / 0216 504 46 09 / 0542 504 22 42
E-POSTA: bilgi@eslikpsikoloji.com