Kendini Gerçekleştirme ve Maslow
Kendini Gerçekleştirme
Rogers kişiliği en önemli motive edici gücün kendi gerçekleştirme dürtüsü olduğunu belirtmiştir. Kendini gerçekleştirmeye yönelik bu istek doğuştandır, ancak çocukluk yaşantıları ve öğrenme yoluyla desteklenebilir veya engellenebilir.
Çocuğun benlik duygusunun gelişiminde anne çocuk ilişkisinin önemi üzerinde durmuştur. Eğer anne çocuğun sevgi ihtiyacını karşılamışsa ki Rogers buna koşulsuz sevgi demiştir, bebek sağlıklı bir ilişki geliştirme yoluna girecektir.
Eğer anne çocuğuna sevgisini yapacağı uygun davranışlarla karşılık verirse buna koşullu sevgi denir. Çocuk annesinin bu tutumunu içselleştirir ve buna uygun değer koşulları geliştirir.
Sonuç olarak çocuğun benliği bir bütün olarak gelişemez, çocuk bir kısmının reddedileceği korkusuyla benliğinin tüm yönlerini açığa vuramaz.
Kendini geliştirme psikolojik sağlık halinin en üst seviyesidir. Rogers’ın kavramı Maslow’un kendini gerçekleştirme haline ilke olarak çok benzemektedir.
Bu iki teori psikolojik olarak sağlıklı insanın özellikleri açısından bir parça farklılık gösterir. Rogers a göre psikolojik olarak sağlıklı veya kendini tam olarak ortaya koyan insanın özellikleri şöyledir:
1. Tüm yaşantılara açıklık,
2. Her anı dolu dolu yaşama eğilimi,
3. Kişinin başkalarının düşünceleri veya mantığı yerine kendi iç güdüleri ile davranabilmesi yeteneği,
4. Düşünce ve davranışta özgürlü duygusu,
5. Yüksek düzeyde yaratıcılık
Rogers kendisini tam olarak ortaya koyan kişiyi kendini gerçekleştirmiş olarak değil, kendini gerçekleştirmekte olan kişi olarak tanımlamıştır. Yani benliğin gelişimi daima bir ilerleme ve devam etme halindedir. (Schultz&Schultz, s.680)
Abraham Maslow
1908’de NewYork Brooklyn’de doğdu. Yedi kardeşin en büyüğü idi (Boeree, 2006, s.3). Cana yakın ve dışa dönük bir insan olmasına rağmen oldukça soğuk ve yalnız bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Rus göçmeni anne babasının iknasıyla hukuk okumaya başladı ancak bir yıl sonra bıraktı. Davranışçılığa, Watson’un çalışmalarına ilgi duydu ve psikolojiye yöneldi (Burger, 2006, s.430). 1930 yılında Wisconsin Üniversitesi psikoloji bölümünden mezun oldu. Aynı üniversitede 1931yılında yüksek lisansını, 1934 yılında doktorasını tamamladı. Mezuniyetinden bir yıl sonra Colombia Üniversitesi’nde Thorndike ile birlikte çalışmaya başladı (Boeree, 2006,s.3). Ancak ilk çocuğunun doğumu ile bir değişim yaşadı ve insan davranışını anlamada davranışçılığın yeterli olmadığını fark etti. Colombia’dan sonra Maslow 14 yıl boyunca Brooklyn Koleji’nde ders verdi. Burada Karen Horney, Erich Fromm, Alfred Adler, Max Wertheimer ve Ruth Benedict ile tanıştı. Tanıdığım en etkileyici insanlar olarak tanımladığı Wertheimer ve Benedict’i daha iyi anlama isteği onu kendini gerçekleştirmiş insanları keşfetmeye yöneltmiştir (Burger, 2006, s.430-431). Maslow üzerinde etkili olan diğerleri Margaret Mead, Gardner Murphy, Rollo May, Kurt Goldstein, Gordon Alport idi. 2.Dünya savaşı onun da yaşamını değiştirdi, “ barış masası için insan psikolojisi” konusunu derinlemesine araştırmaya başladı. Maslow üzerinde etki bırakan bir diğer konu da Kanada’da Blackfoot Kızılderili Kabilesi ile bir yaz boyunca geçirdiği deneyimler oldu Saldırganlığın doğuştan gelen bir özellik değil, kültürün ürünü olduğu konusunda ikna oldu (Gün, 1996, s.8). Maslow 1951 yılında Brandeis Üniversitesi’ne geçti ve 1970’deki ölümünden kısa bir süre öncesine kadar burada kaldı (Burger, 2006, s.431).
Maslow, hümanistik psikolojinin herkesten daha fazla babası sayılmalı, düşüncelerinin bütün zenginliğinin özümlenebilmesi için birkaç kez yeniden keşfedilmesi gerekmektedir (Yalom, 1999, s.580).
Maslow ve Psikolojik Açıdan Sağlıklı İnsanların İncelenmesi
Abraham Maslow meslek yaşamının büyük bölümünü insan kişiliğini anlamaya çalışan diğer yaklaşımların eksiklerini tamamlamaya çalışmakla geçirmiştir. Maslow, psikolojinin kişiliğin mutlu ve sağlıklı boyutuna nasıl katkıda bulunabileceğini düşünmüştür. Bilinçdışı dürtülerin varlığını kabul etmiştir, ancak dikkatini kişiliğin bilinçli boyutlarına yoğunlaştırmıştır (Burger, 2006, s.429). İnsan doğasının asla düşünüldüğü kadar kötü olmadığını, insanın doğal eğilimleri hakkında bilgi edindikçe, nasıl daha iyi, mutlu, üretken olacağını, yeteneklerini nasıl en iyi şekilde kullanabileceğini söyleyebileceğimizi ifade eder. (Maslow, 2001, s.9,10). ‘Birey sağlığını geliştirmek daha iyi bir dünya yaratmanın yollarından biridir, Freud bize psikolojinin hastalıklı yönünü gösterdi, artık sağlıklı yanının da açığa çıkarmamız gerekiyor” (Maslow, 2001, s.11).
Maslow kişilik sorunlarını çoğu zaman insanın aldığı psikolojik yaralara, gerçek içsel doğasının uğradığı saldırılara bir başkaldırı olarak tanımlar ve hastalıklı olanın böylesi saldırılara başkaldırmamak olduğunu, dolayısıyla gelişim ve kendini gerçekleştirmenin acı, üzüntü, kargaşa ve keder olmadan olamayamayağını, ancak acı ve çatışma ile sağlabileceğini anlatır (Maslow, 2001, s.12-14). İnsanın özünde olan ve yokluğunda, insan olarak tanımlanamayacağı özellikleri araştırır (Maslow, 2001, s.18). Kendini gerçekleştirebilmiş insanları incelemenin, yanlışlarımızı, eksiklerimizi ve ne yöne doğru geliştiğimizi görme olanağı vereceğini düşünür (Maslow, 2001, s.10).
Sağlıklı insanların güvenlik, ait olma, sevgi, saygı ve özsaygı ihtiyaçlarını giderdikleri ve öncelikli olarak kendini gerçekleştirmeye yani, gizilgüçlerin, kapasite ve yeteneklerin sürekli olarak ortaya çıkartılmasına, görevlerin – ya da çağrıların, yazgının, alınyazısının- yerine getirilmesine, kişinin kendi içsel doğasını daha iyi tanıması ve benimsemesine, kişinin içinde birlik, bütünlük ve sinerjiye yönelik sürekli bir eğilime güdülendikleri görülür. (Maslow, 2001, s.31).
Nevrozun özünde ve başlangıcında bir eksiklik rahatsızlığı olarak ortaya çıktığı görüşünü benimseyen Maslow, birçok nevrozda diğer karmaşık belirleyicilerin yanı sıra güvenliğe, ait olmaya, özdeşleşmeye, yoğun sevgi ilişkilerine, saygınlık ve itibara duyulan doyurulmamış bir özlem yatmakta olduğunu belirler. Verileri, psikoterapi üzerine yürüttüğü oniki yıllık çalışma ve araştırmalardan ve yirmi yıl boyunca yürüttüğü klinik çalışmalardan elde eder (Maslow, 2001, s.26).
Temel ya da içgüdüsel bir ihtiyacın uzun vadeli eksiklik özelliklerini şöyle sıralar (Maslow, 2001, s.26):
1. yokluğu hastalığa neden olur
2. varlığı hastalığı engeller
3. yerine konması hastalığı iyileştirir
4. belirli özgür seçim durumlarında yoksun kalan kişi tarafından diğer doyumlara tercih edilir
5. sağlıklı kişide edilgen, geri çekilmiş ya da işlevsel olarak etkisizdir.
Maslow, güdülenmenin davranışçılar dışında tüm insanlar tarafından kullanılan gerçek ölçütünün öznel olduğunu, arzu, istek ya da özlem duyduğumuz ya da eksiklik hissettiğimiz zaman güdülendiğimizi söyler. Bu öznel söyleme uygun bir karşılık olabilecek nesnel gözlemlenebilir bir koşulun henüz bulunamadığını, doğal olarak öznel durumların nesnel karşılıklarını ve belirtilerini aramayı sürdürmemiz gerektiğini ama elimizdeki öznel verileri de yok sayamayacağımızı ifade eder (Maslow, 2001, s.27-28). Gerçek bir pozitivist her tür “içsel” deneyimi bilimsel olmayan olarak niteler ve reddeder. Bu bir tür somuta, görülebilene, duyulabilene elle tutulur olana ve davranışa indirgemektir (Maslow, 1996, s.28). Ortodoks Freud’cu psikanaliz psikopatolojinin bir sistemi olarak karşımıza çıkmakta, insanın kendisine doğru gelişebileceği, oluşabileceği bir psikoloji sunmamaktadır (Maslow, 1996, s.29).
Maslow, insan türünün sağlıklı örneklerinin nesnel bir şekilde betimlenebilir ve ölçülebilir karakteristiklerini aşağıdaki şekilde sıralar: (Maslow, 2001, s.167)
1. Gerçekliğin daha açık ve etkili algılanması
2. Deneyime daha açık olma
3. Kişinin daha yüksek bir bütünsellik, tamlık ve birlik içinde olması
4. Kendiliğindenlik, kendini ortaya koyabilme, işlevlerini tam anlamıyla kullanabilme, yaşam dolu olmada artış
5. Gerçek bir benlik, sağlam bir kimlik, özerklik, özgünlük
6. Nesnellik, bağımsızlık, benliğin aşkınlığında artış
7. Yaratıcığın yenilenmesi
8. Soyut ve somutu bir potada eritebilme
9. Demokratik karakter yapısı
10. Sevme yeteneği
Merkezimizde alanında uzman psikolog, klinik psikolog, psikoterapist, aile danışmanı, çift ve aile terapisti ve cinsel terapistler görev almaktadır. Kadromuzda bulunan uzman psikologlar, Ataşehir ve Nişantaşı merkezlerimizde çalışma programlarına göre saat 08:00 – 21:00 arasında hizmet vermektedir. Ofisimiz randevu sistemi ile çalıştığından dolayı mutlaka telefonla arayıp randevu almanızı öneririz.
Ataşehir Ofisimiz
ADRES: Brandium Rezidans A Kapısı R2 Blok D:102 K:10 Küçükbakkalköy – Ataşehir – İstanbul
TELEFON: 0 532 716 60 33 / 0216 504 46 09 / 0542 504 22 42
E-POSTA: bilgi@eslikpsikoloji.com
Nişantaşı Ofisimiz
ADRES: Valikonağı cad. Şakayık sok. no:42 Ihlamur palas apt. Teşvikiye – Nişantaşı – İstanbul
TELEFON: 0 532 716 60 33 / 0216 504 46 09 / 0542 504 22 42
E-POSTA: bilgi@eslikpsikoloji.com